Yazar: admin

132- Kitap ve Sünnette Bulunmayınca Rey´le Hüküm Vermek: Şehristanî, El-Milel-Ven-Nihal´de şöyle der: «Gerek ibadet­lerde ve gerek muamelata dair olanlarda o kadar çok olay bulunur ki, bunları sayı altına almak imkansızdır. Kesin olarak biliyoruz ki, her olay hakkında nass gelmemiştir, zaten bu tasavvur da olunmaz. Nasslar mahduddur, olayların ise sonu gelmez, bitip tükenmez. Namütenahi olanı, mahdud olamaz. İctihad ve kıyas zaruridir, her hâdise için ictihad gereklidir.» Hal böyle olunca Hz. Peygamber Aleyhisselamın irtihalle-rinden sonra Ashab-ı Kiram, bitip tükenmez, sayıya sığmaz olaylar karşısında kaldılar. Ellerinde kitab ve Resulü Ekrem´in sünneti vardı. Pek tabii olarak olayları kitaba arzedip çözümünü aradılar. Eğer onda açık…

Read More

143- O, Siyasetten Uzak Kaldı: İmam Mâlikin çağı, siyasi çalkantıların dalgalandığı bir çağdır. Fakat o kendisini bunlara kaptırmamaya, onlardan uzak katmaya çalıştı. O, düşünür bir âlim gibi huzur içinde, sakin yaşamak istiyordu. O, fıkıh. ilminde olgunlaşmış, üst dereceye çıkmıştı. Üstün zekası kuvvetli aklı sayesinde ilmin her dalında nasibini alıp dimağını besliyordu. Onun zamanında sahabe ve Tâbi! fetvaları ve bunları istinbattakî yeri hakkında tartışmalar oluyordu. Bundan başka İmam Mâlik, Medine ehlinin ameli meselesini de ortaya attı. Onu hüküm usulünden bir temel olarak aldı. Bunu derslerinde işleyip yaymaya başladı. Leys b. Sa´d´a yazdığı mektubunda gördüğün gibi, bunu arkadaşlarına da yazdı. Bu mesele,…

Read More

1- İmam Mâlik Hadis Ve Fıkıhtan Başkasına İltifat Etmedi: İmam Mâlik, hem hadis âlimi ve hem fakihtir. O, bu iki vasıftan başka bir sıfat aramadı. Çünki o kitap ve sünnet ilmincjen ve Selef-i Salih´in yolundan başka birşey istemiyordu. O araştırıcı bir hadis alimi, rivayet erbabını inceleyici bir münakkıddı. Hz. Peygamberin hadisle-riyle Kur´an-ı Kerim´i tevfika çok önem verirdi. Fıkıhta müracaat olunan bir imamdı. Görüşler onun rey´ile ölçülürdü. O hükümlerini önce Kur´andan alır, sonra sünnete bakar, sonra da selefin kavillerinden, yargılarından faydalanırdı. Karşılaştığı olayları, bildiklerinin ışığında inceler ve düşünen bir akıl, anlayan bir zeka, keskin bir basiretle onları çözerdi. O, Selef-i Sâlihin…

Read More

5- İmanın Hakikati Nedir İmam Mâlik´e göre iman, ne yalnız itikad, ne de yalnız kavildir. Gerçek iman: İtikad, kavil ve ameldir. O şöyle derdi: İman, kavil ve ameldir. Ona göre taatlar da imandandır. Namazı kılmak imandan sayılır. Buna delil gösterir. Namaz Kudüs´e doğru kılınırdı. Sonra Kabe kıble oldu. Beytullah´a doğru kılınmaya başlandı. Bazı Müslümanlar, Kudüs´e doğru kılınan namazların zayi olmasından endişe ettiler. Allah Teala bu hususta şöyle buyurdu: «Allah sizin imanınızı zayi1 edecek değildir» (Bakara Suresi). Bu ayette namaza açıkça iman denildi. Namaz bir fiildir, ameldir. Öyleyse iman; kavil ve ameldir. Böylece o kelimenin zahirini alıyor, bunun Ötesinde, kitabın beyanı…

Read More

6- Kaderiyye Fırkası Hakkında Dedikleri: Kader bahsi, insan iradesi meselesine bağlıdır. İnsan iradesinde hür müdür Yaptıklarında muhtar mıdır Onları serbestçe seçip mi yapıyor, ki ondan mes´ul olsun! Haytrsa, hayır; serse, şer karşılık gör­sün. Kaderden bahsetmek Hulefâ-i Râşidin´in son zamanlarında ortaya çıktı. Emeviler çağında ise büsbütün çoğaldı. Ortaya birbirine zıd iki fırka çıktı. Biri başlarında Cehm b. Safvân olmak üzere Cebriye olup bunlara göre insan iradesinde hür değildir, yaptıklarını kendi ihtiya­riyle yapmaz, yaptığı ona nisbet olunsa da, o muhtar değildir. Diğeri Kaderiyye fırkası olup başlarında Şamlı Gaylân bulunur. Bunlara göre insan iradesinde tam manasıyla hürdür, yaptıklarında serbestir, onlardan mes´uldür. Hayır ise…

Read More

7- Murcie´nin Görüşü, Mâlik´in Dedikleri: İmam Mâlik çağında, büyük günah meselesi müslümanlar arasında bütün şiddetiyte tartışma konusu idi.Daha önce bu yüzden Hariciler Hz, Ali´ye (Allah ondan razı olsun) karşı çıkmışlar, müslüman cemaatından ayrılmışlardı. Emeviler çağında da, bu mesele müslümanlardan bir çoğunun zihnini kurcalamaya devam etti. Hariciler, günah işleyen kimseyi kafir saymaz ancak ibaz atar, kafir değil de, küfran-ı nimet etmiş, nimet kafiri sayarlar. İmam Mâlik ile aynı çağda yaşayan Vâsıl b. Atâ başta olmak üzere Mutezile Fırkasına göreyse, büyük günah işleyen, mü´minle kafir arasında bir mertebededir, ebedi cehen­nemde kalır, meğer ki tevbei nasûh ile tevbe etmiş ola; o zaman Alan…

Read More

17- Hem Fıkıh Alîmi Hem de Hadis Alimi: İmam Mâlik hakkındaki araştırmalarımızın birinci maksadı, onun fıkhını ve fıkıhtaki yerini anlamaktır. Onun için bahsimizin bu bölümünde hem hadis alimi hem de fıkıh alimi olan İmam Mâlik´i inceleyeceğiz. O zaman hadis ilmi, fıkıh ilminden henüz tamamiyle ayrılmış değildi, ikisi -karışıktı. Fakih, hükümlerini aldığı hadisi rivayet eder, böylece o rivayeti ile r^adis alimi olurdu, çıkardığı, aldığı hüküm itibariyle de fakih olurdu. Ancak bazılarının fıkıh ve fetva yönü galip olurdu. Bazılarının da rivayet yönü üstün gelirdi. Böylece tedricen fıkıh, hadisten ayrılmaya başladı. Kendini Kur´an ve hadisten hüküm çıkarmaya veren kimse, fakih . rivayetin sahih…

Read More

19- İlk Tedvinin Başlaması: Sahabe devrinde müctehidler, fetvalarının, ictihadlarının yazılma­sından çekinirlerdi. .Hatta sünnetin yazılmasına bile razı olmazlardı. Usui-i din hakkında yazılı tek kitap Kur´an kalsın isterlerdi. Bu dinin direği odur, parlak nuru odur, kıyamete kadar uzanan kopmaz bağ odur, nur-ı mübin, hablı-i metin odur. Sonra ulema sünneti yazmak zorunda kaldılar. Fetvaları, fıkıh meselelerini yazdılar. Hicaz fukahası, Abdullah b. Ömer´in, Hz. Aişe´nİn (R.A.), Abdullah İbni Abbas´ın, onlar­dan sonra gelen Medine´deki TâbiVnin fetvalarını toplayıp yazdılar. Irak fukahası, Abdullah b. Mes´ud´un fetvalarını, Hz. Ali´nin fetva ve yargıla­rını, Küfe kadılarından Kadı Şureyh´in ve başkalarının yargılarını topladı­lar. İbrahim Nehaî, fetvaları ve prensipleri bir mecmuada topladı.…

Read More

26- Hadislerin Toplanıp Yazılmasına Doğru: Muvatta´ kitabı, İslam´da yazarına nisbeti sahih ve sabit olan ilk eser sayılır.[1] Nesilden nesile ulaşan, elden ele dolaşan bu eser günümüze kadar gelmiştir. Onun İmam Mâlikin eseri olduğunda asla şüphe yoktur. O hadis ve fıkha dair yazılan ilk kitap sayılır. Ondan önce insanlar, kitaptan, yazıdan daha çok hafızaya itimad ederlerdi. İlim öğrenirken üstaddan dinler ve bellerlerdi, ilim şifahi yolla alınırdı, yazı azdı. Daha önce belirttiğimiz gibi, hususi surette yazılmış bazı mecmualar vardı. Asıl hakkıyle te´lif ve tedvin Muvatta´ ile başlamıştır, mevsuk kimseler böyle diyorlar. Hadis ve fıkıhta vukuf sahibi olanlar böyle söylüyorlar. İbni Hacer, Buhari…

Read More

43- Talebesinin Çokluğu: Mâliki fıkhının iki yolla naklolunduğunu söyledik. Bunlardan biri yazdığı kitapları olup bunlar nisbet bakımından en sahih ve sened yönünden en kuvvetli olup bunların sağlamı Muvatta´dır, ki onu tanıttık. İkincisi talebeleri olup onun fıkhını onlar nakletmişlerdir. Ondan fıkhı nasıl aldıklarını, onların naklettikleri kitapları ve derecelerini hangi ülke­lerde bulunduklarını beyan etmeden önce, iki şeye işaret etmek isteriz; Birincisi: İmamlardan hiç birinin, İmam Mâlik kadar çok talebesi olduğu malum değildir. Talebeleri cidden çoktu ve en uzak yerlerden gelmişlerdi. Horasan´dan, Irak´tan, Suriye´den talebeleri vardı. Çoğu da Medine´den, Mısır´dan, Kuzey Afrika´dan ve Mağrip diyarındandılar. Bu çokluğun sebebi de şudur: O Hicaz´da yaşıyordu.…

Read More