Yazar: admin

67- Hüküm Vermedeki Yolu: İmam Mâlik, Medine´nin yedi fukahasının fıkhını aldığı gibi baş­kalarından da aldı. Hadisleri de onlardan ve başkalarından aldı. Sonra ;talebesine Hz. Peygamber Aleyhisselâm´ın hadislerini rivayet edip I okutmağa başladı. Aynı zamanda İslâm dünyasının Doğusundan. Batı­sından kendisine mes´ele sormak için gelenlere fetva verirdi. Fetvayı. i dinlediği, duyduğu sözlere göre verirdi. Duyduklarında bulamazsa, o zaman onların benzerlerine göre cevap verirdi. Benzerlerde de yoksa, o zaman ictihad ederek Allah´ın kitabından ve Peygamberin sünnetin­den çıkardığına göre hüküm verirdi. Bunlarda nassın hitabına, fetvası­na, işaretine ve mefhumuna bakar, nasslar a/asında mukayese yapar, sünneti kitaptakilerle ölçer, nassda bir yardımcı bulamazsa, o zaman kıyas yoluyla…

Read More

71-Usulünü Yazmadı, Fakat İşaret Etti: İmam Mâlik, mezhebini kurarken istinad ettiği usulü, çıkardığı f-mes´elelerin hükümlerini aldığı esasları, istinbatda bağlı bulunduğu ^kaideleri tesbit etmiş değildir. Bu hususta o, çağdaşı Ebû Hanîfe´ye [benzer. Halbuki talebesi olan Şafiî usûlünü vaz´etmiş, istinbat kaidele­rini tesbit etmiştir ve bunların önemini, istidlaldeki yerini açıklamıştır. Fakat İmam Mâlik, hüküm, istinbatında fıkhî usulleri tesbit etmemekle ^beraber bunlara bazı fetvalarında, mes´elelerde ve hadislerin senedle-rinde işaret etmiş, muttasıl, munkatı´, mürsel, belagat nevilerini gös­termiş, bunları niçin aldığını söylemiş, müdafaasını yapmış, niçin başka­larını bırakıp, bunları delil aldığını açıklamıştır. Meseİâ Mu vatta´ bize onun mürsel, münkatt´ hadisleri ve Belagatı aldığını söylüyor ve sebep­lerini de…

Read More

74- Kitap Dinin Temelidir ve Ana Delildir: Mâliki âlimi Şâtibî, Muvâfîkât´ında şöyle der: «Takarrür etmiş bir gerçektir ki, Kitap dinin temelidir, ümmetin ana direğidir, hikmet dışında Allah´a giden yol yoktur, onsuz kurtuluş olmaz, ondan başka bir şeye sarılmaktan fayda gelmez, Bunlar bedihl şeyler olup delile muhtaç değildir, bunlar dinde malûm şeylerdir. Böyle olunca, dinin temellerini öğrenmek, onun maksad ve gayesini bilmek, isteyen kimsenin behe­mehal kitabı kendine can yoldaşı bilip gece gündüz onu yanından ayırmaması gerekir. Yalnız bu bölümünü değil, tümünü kavramalı. O zaman ancak aradığını bulur, istediğine kavuşur, umduğunu elde eder, koşuyu kazanır, yarışda birinci olur. Bunu başarabilmek için de…

Read More

77- Kur´an´ın Zahir ve Nassları Aynı Mertebe de Değildir: Kur´an-ı Kerim´den hüküm çıkarmak için onun nazmi şerifini, delâ­letinin nevilerini, asıl beyan için sevk olunan manayı, kelimenin zahirin­den anlaşılanı bilmek ve araştırmak gerekir. Söz, hangi mana için hangi maksadı beyan için sevk olunmuştur, ona tabi´ olarak, o münasebetle dolaylı olarak anlaşılan nedir, asıl maksad neresidir, uzak ve yakın maksat hangisidir, ibarenin delalet ettiği veya işaret ettiği hangi mana­dır İbare, işaret, delalet, iktiza bunların hepsinin beyanda yeri vardır, kuvvet dereceleri ayrıdır. Bunlarla hüküm çıkarmak, dereceleri bilmeği icabeder, ta ki kuvvetli olan tercih edilebilsin, her birinin derecesi anla­şılsın. Gerek Hanefi, gerekse Mâlik uleması…

Read More

80-Aam ve Hükmü: Karâfi âami şöyle tarif eder: Hükmü her birine şâmil olmak üzere küiîî mânaya vaz´olunan lafızdır. Aammın şümulüne giren herşey onun taşidığı-amum hükmüne girer. Akıl bâüğ olan insan, namaz, zekât, oruç ve hacla mükelleftir. Dediğin zaman, insan ismi verilen herkes bu hükme dahildir. Sâri´: Hırsızın eli kesilir, deyince, hırsızlık vasfı tahakkuk eden herkes bu hükme girer. Böylece âam efradından her birine müşte­rek miktarda delâlet eder. Lafz onlara uyar, bunun gereği olarak hü­kümde tatbik olunur.»[1] Eğer kelimeyle umumda müşterek değif de, belli miktarı isteni­yorsa o hâstır. «Mü´min köle âzad etmek» ayetinde veya «temes etme­den önce köle azat etmek» ayetinde…

Read More

96- Hitab Lahn-ı Misalleri, Mefhumu Muhalifin Nev´ilerî: Bu üç ıstılah, Kur´an-ı Kerim´in ve sünnetin bazı ibarelerinin delâlet yolunu gösteren birer tâbirdir. İmam Mâlik, Kur´an´ın zahir ve nassın-dan bunlara bir muarız bulunmadığı zaman üçüncü de almıştır. Onun için bunları kısaca tarif etmek, usul ulemasının bunlardan muradını açıklayıcı örnekler vermek istiyoruz. Lahn-ı Hitab:[1] Bazı ulema buna delâlet-i iktiza adını verirler ve Hanefiler dâima delâlet-i iktiza derler. Sözün doğru olması için ifadenin ona bağlı bulunduğu, mütevakkıf olduğu şeydir, şu ayet-i kerime de olduğu gibi: «Musa´ya vahiy ettik ki, âsân île denize vur, deniz de açılıverdi.» İfade burada hazf olunmuş, mukadder bir sözü iktiza…

Read More

98- Beyana Muhtaç Olanlar, Olmayanlar: Kur´an-ı Kerim in delâletleri ve kuvvet dereceleri İmam Mâlik´e göre böyledir. O delil olarak önce nassı alır, sonra zahiri, sonra mefhum-i Muvafakati, sonra mefhumı muhalefeti alır. Fakat Kur´an´ın icmal ve tafsil yönünden beyanını bilmek de lâzımdır. Şimdi kısaca onu anlatalım. Kur´an-ı Kerim, dinin birinci kaynağıdır. O, külli bir esas olup usul ve füru´ ondan çıkar. Deliller kuvvetini ondan alır. O, bu derece mühim olunca, onun şeriatı icmalen beyanları, tafsile muhtaçtır, umumi ahkamını açıklamak gerekir. Onun bazı ahkâmını beyan için, sünnetin ´ yardımına ihtiyaç vardır. Çünkü sünnet, onun mücmelini beyan eder. Beyana ihtiyaç duyulmayanları da takrir…

Read More

99- İmam Mâlik´in Hadisdeki Yeri: İmam Malik, hadiste İmam olduğu gibi fıkıhta da imamdır. Muvatta kitabı hem hadis kitabıdır, hem hadis kitabıdır. İmam Mâlik, fıkıh ve hadiste imamlığı bir arada yürüten müctehid imamların hilâfsız başıdır. O, hadisde birinci tabakada bir ravidir ve fetvada basiretli bir fakihtir. Ahkâmı istinbat eder, birbirine benzerleri ktyas eder. İnsanların maslahatını bilir ve korur, onlara uygun olan fetvaları verir, bunlar da nassiardan uzaklaşmaz, me´sur olan ve Selef-i Saliha nisbet ofunan yargı ve fetvalardan ayrılmaz: Bazı kimseler, Şafiî ve Ebû Hanife´yi bazı yerlerde hatalı bulur onlar hakkında konuşurlar; fakat hadisci Mâlik hakkında diyecek bir-şey bulamamışlardır. İbni Cerîr…

Read More

104- Hadislerin Nev´ileri: Hz. Peygamberin hadisleri muttasıl senedle sabit olunca üç nevi´dir; Mütevatir, Meşhur veya Müstefiz ve Haber-i Vâhid. Karâfi, mütevatir hadisi şöyle tarif eder: Adeten yalanda birleşmeleri im­kânsız olan kalabalık bir toplumun bir mahsus emir üzerine ittifakla verdikleri haberdir. Bu tarife göre senedin silsilesinin hepsi mütevatir olmak gerekir. Bir cemaatın bir cemaattan rivayet etmesi şarttır, sened böylece Hz. Peygamber´e ulaşmalıdır. Hanefilere göre mütevatir bu suretle meşhur haberden ayrılır. Meşhur hadiste: Birinci veya ikinci tabaka haber-İ vâhid olur, sonra yalan üzere ittifakları düşülmeyen bir toplumun rivayet etmesi suretiyle şöhret bulur. Keşfül-Esrar sahibi şöyle der: «İkinci ve üçüncü asır­lardaki şöhrete itibar…

Read More

112- Mâlik Rey ve Hadis Fakihi Sayılır: İmam Mâlik eserimizin giriş kısmında şöyle demişdik: Biz bu eserdeki araştırmalarımızda göreceğiz ki, İmam Mâlik, (Allah ondan razı olsun) İslâm fıkıh tarihini yazan bazılarının zannettikleri gibi, Rey´e az itimad etmiş bir fakih değildi. Onlar fıkhı; hadis fıkhı ve Rey fıkhı olmak üzere ikiye bölüyorlar, birincinin yurdu Medine, ikincinin İrak olarak gösteriyorlar, İmam Mâlik hadis-eser fakihi, Ebû Hanife Rey fakihi, diyorlar. Bize göre, bu kaziyye, Ebû Hanife hakkında her ne kadar doğru ise de, Mâlik´e nisbetle doğru olamaz. Görüyoruz ki, İbni Kuteybe, Mâlik´i Rey fakihi sayıyor. Mâlik´in hayatını anlatırken dedik ki, çağdaş­ları onu Rey…

Read More