Close Menu
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Son Yazılar
    • Bir Geleneği Olmak Mahmud Erol Kılıç
    • Ramazan Risalesi
    • Tasavvuf Risalesi – Bediüzzaman
    • Bir Bilgi Kaynağı Olarak Tasavvufta Keşfin Değeri
    • Şer’i Delil Karşısında Keşf ve İlham İddiası Geçersizdir
    • Keşif ve Keramet – Ali SÖZER
    • Tevessül ve İbni Teymiyye ‘ ye Dair
    • Tevessül Konusunda Doğru Tavır
    Facebook
    Haznevi.net
    • Ana Sayfa
    • Haznevi Ekolü
    • Şeyh Muhammed Haznevi
    • Şeyh Muhammed Muta
    • İSLAM
    • ENGLISH
    • İletişim
    Haznevi.net
    You are at:Home»İmam Şafii»Din Bilgisi

    Din Bilgisi

    0
    By admin on 23 Şubat 2016 İmam Şafii

    125- Şâfîî´nîn Şerîat Îlmini Amme İlmî, Hâssa İlmi Diye İkîye Bölmesi, Bunlar Arasında Fark Tapması:

    îmanı Şafiî, şeriat ilmini iki kısma ayırır: Biri, umûmun bîîmesi ge­reken şeyler olup bir Müslümanın onları bilmemesi caiz oîaro.az. Her Müs-lümanın onları bilmesi lâzımdır. Aklı başında olan Lir Müslüman onları bilmesin, bu olamaz. Çünkü bunlar dinde bilinmesi zarın î olan umurdan­dır. Beş vakit namazın, Ramazan orucunun, gitmeğe kudreti olanlara Hac etmenin, malının zekâtını vermenin farz olması; zinanın, ırza geç­menin, insan öldürmenin, hırsızlığın, şarap içmenin haram olması bunlar­dandır. Bunlar Kur´ân´ın nasslarmda mevcuttur; te´vil edilemez. Keza Hz. Peygamber´in herkesçe kabul olunan mütevâtir Sünnetlerinde beyân olunmuştur.

    îkinci kısım ise, insanların mâruz kaldığı fer´î mes´elelerdir ki, bun­ların hakkında Kitapta bir nass yoktur, nass varsa da te´vîle ihtimali vardır. Keza Hz. Peygamber´den (Ona salât ve selâm olsun) mütevâtir bir nass yoktur. Hz. Peygamber´in Hadîsi varsa da haber-i vâhid´dir, ha-ber-i mütevâtir olarak bir Hadîs vârid olmamıştır. Yâhud da te´vili kaabil olan nasslar vardır. Bunları herkes bilemez, buna Îlmü´l-Hâsse Özel kişiler ilmi denir.

    Bu iki türlü ilim hem teklif, hem de tahsil bakımından birbirinden farklıdır. Teklif bakımından umûmî ilimler her Müslümandan istenir. Bir Müslümanm onları bilmemesi caiz olamaz. Çünkü bunlar dinde bilinme­si zarurî olan şeylerdendir. Îlmü´l-Hâssa Üstün kişiler ilmi ancak ha-vâsdan, özel kişilerden istenir. O farz-ı kifâye gibidir, yapmağa kudreti olanlardan beklenir. Onu bâzı kimseler yerine getirir. Onların yapmasiy-le hepsi vebalden kurtulur. Hayrı işleyen kimselere âit olur.

    Tahsil bakımından ise, birinci kısım ilmi öğrenmek aklı başında her­kesin yapabileceği iştir. Anlamak ve elde etmek için özel gayret ve sartlara ihtiyaç yoktur. İkinci kısma gelince bunu ancak Kitap ve Sünnet bilgisini kazanmış olanlar, Sahabe kavillerini, insanların ihtilâflarını bi­lenler yapabilir. Nasslardan hüküm çıkarmak bunların hakkıdır ve bu ancak onlara vâcib olur.

    Şafiî, umumun bilmesi gereken ilimle üstün kişiler ilmi arasındaki hadd-ı faslı anlatmadan bırakmıyor. Şöyle diyor:

    “Him iki türlüdür. Herkesin bilmesi lâzımgelen ilim, aklı başında olana onu bilmemek yakışmaz… Beş vakit namaz kılmak, Allah rızası için Ramazan ayında oruç tutmak, gidebilenler için Kâ´be´yi ziyaret için Hacca gitmek, malının zekâtını vermek, zinanın, insan öldürmenin, hır­sızlığın, şarabın haram olduğunu bilmek. Daha bunlara benzer şeyler ki, kullar bunları düşünüp bilmekle, amel edip işlemekle mükelleftirler. Can­larından ve mallarından verirler. Kendilerine haram kılman şeylerden ise sakınmalıdırlar. Bu türlü ilmin hepsi Allah´ın Kitabında nass olarak mevcuttur. Bütün ehl-i İslâm arasında malûmdur. Umum Müslümanlar bunları geçmişten geleceğe naklederler. Hz. Peygamber´den rivayet eder­ler. Bu rivayetlerde ve bunların kendilerine vâcib olduğunda ihtilâfa düş­mezler. Bu umumun ilmidir, bunda yanılmak, te´vîle sapmak imkânı yok­tur. Bunda nizaa düşmek de caiz değildir.

    Şafiî Îlmü´l-Hâssa nâmını verdiği ikinci nev´i şöyle beyan ediyor: “Kulların fürûı farâiza ve bunlarla ilgili mes´elelere dâir bilmeleri gere­ken hükümlerdir ki, bunlar hakkında Kitapta bir nass yoktur. Çoğuna dâir Sünnetten de nass bulunmaz. Bâzıları hakkında Sünnetten bir nass varsa da bunlar Haber-i Hâssa´dır, Haber-i Âmme değildir. Bunların da te´vîle ihtimali vardır ve kıyasla anlaşılır.”[1]

    Şafiî bundan sonra mükelleflere ilmin bu nev´ini nasıl yerine getire­ceklerini şöyle anlatıyor: “ilmin bu derecesine avam yetişemez. Hattâ bu­nunla havasın da hepsi mükellef olmaz. Havâsdan buna erişmesi ihtimali olanlar vardır. Hepsinin bunu ihmal etmeleri caiz değildir. Havâsdan kaa-biliyeti olanlar bu vazifeyi yerine getirirlerse, bunu yapmayan diğerleri vebal altında kalmaz. Bu vazifeyi yapanlar, yapmayanlardan faziletli olurlar.”

    Bundan sonra havâsdan yapabileceklere bu ilmin farz olduğuna, ci­hâda ve cenaze namazına kıyas yaparak şöyle delil getiriyor: Allâhu Teâlâ buyuruyor ki: “Mü´minlerin hepsinin toptan savaşa çıkmaları ge­rekir. Her topluluktan bir taifenin de dîni çok iyi öğrenmek ve geri dön­düklerinde milletlerim uyarmak için ilim yohmda gitmeleri lâzımdır.

    Böylece milletleri belki yanlış hareketlerden çekinirler.”[2] Bundan sonra diyor ki: Farz-ı kifâye olan işler de böyledir, Müslümanların bir kısmı onu yapmakla, onu yapmaktan geri kalmış olanlar vebalden kurtulur. Eğer hepsi bunu yapmazlarsa, bunu yapmağa kudreti olanların hiçbiri vebal­den kurtulamaz. Bunda şüpheye yer yoktu, Ailâhu Teâlâ buyuruyor ki: “Allah yolunda savaşa çikmaTs^m^ Allah sise can yakıcı azapla azap eder.”[3]

    Bundan sonra birinci asırdanberi Müslümanların bu yolda hareket ettiklerini beyan ederek diyor ki: “Allâhu Teâlâ Peygamberini göndere-liden bugüne gelinceye kadar Müslümanlar bu tavsif ettiğim hâl üzeredir­ler. İçlerinde az bir kısmı tahsil yapıp dinde bilgi sahibi olur, bâzıları cenaze namazında bulunur, cihada gider, bir cemâatin içinden birkaçı se-lâm alıp verir; diğerleri bunları yapmadan durur. Fıkıh öğrenen, cihada giden, cenazede bulunan ve selâm alan kimselerin fazîlet işlediklerini ta­nırlar, bunları yapmakta kusur edenleri de günah işlemiş saymazlar.” [4]

    126- Hassa İlmi, Müctehîdlere Lâzımdır:

    Fukahânm bahis konusu yaptıkları îlm-i Hâssa´dır. Müctehidler hü­küm istinbat etmek için onunla çalışırlar. Tartışma onda cereyan eder. Hüküm istinbatı doğru olsun diye bununla kaideler kurulur, bu kaideler, doğruyu ve yanlışı ölçmek için birer ölçü olur. Tartışma konusu olan ve ihtilâf edilen mes´elelerde bunlar hakem yapılır. Şüphe yok ki, istinbatin umumî asılları işte bu kaidelerdir ve bunlar da thn-i Hâssa´nın en başta gelen nev´idir. Bunları tahsil etmek, öğrenmek, her Müslümana farz de-ğüdir. Hattâ bunları öğrenmeğe her Müslümanın gücü dâhi yetmez. Çün­kü bunlar ilmî görüşleri ölçmek için gayet ince ölçülerdir. Bunlar müc-tehitlere istinbat yolunu gösteren umumî kaidelerdir; bunları onlar bilir. [5]

    ŞAFİδYE GÖRE HÜKÜMLERİN DELİLLERİ

    127- Şafii´ye Göre Hükümlerin Kaynakları Ve Bunların Mertebeleri:

    Şafiî, ilmi beş mertebe olmak üzere beş nev´e ayırır. Her mertebe kendinden sonra gelen mertebenin temeli mesabesindedir.

    Birinci Mertebe: Kitaptır ve sıhhati sabit olan Sünnettir. Sünneti Kitapla beraber bir mertebeye koyuyor. Çünkü Sünnet birçok hallerde Jütabı beyan eder, onun mücmelini açıklar. Bu bakımdan sıhhati sabit olan Sünneti Kitapla aynı derecede itibar eder. Ancak haber-i vâhid olari Sünnet, -kuvvet bakımından Kur´ân derecesinde değildir. Çünkü Kur´ân´-da tevatür vardır, haber-i vâhid´de ise tevatür yoktur. Onun için Sünnet, Kur´ân´a taaruz edemez. Sünnetin beyanına ihtiyaç olmayınca Kur´ân´la iktifa olunur.

    ikinci Mertebe: Kitap ve Sünnette bulunmayan hususta icma´dır. îc-ma´dan murad, umumun bildikleriyle iktifa etmeyip Ihn-i Hâssayı da bi­len fukahânın icma´ıdır. Fukahânın bir mes´elede icma´ etmeleri, kendile­rinden sonra bu hususta bir delildir.

    Üçüncü Mertebe: Hz. Peygamberin (Ona salât ve selâm olsun) as­habının kavilleri ki, bunlara muhalefet eden bulunmamalıdır. Ashabın re´yleri, bizim için kendi görüşümüzden daha hayırlıdır.

    Dördüncü Mertebe: Bir mes´ele hakkında ashâb arasında ihtilâf vardır, onların içinde Kitap ve Sünnete en yakın bulduğu veya kıyasın tercih ettirdiği kavli alır, yine ashabın kavillerinin dışına çıkmaz.

    Beşinci Mertebe: Kıyastır. Sırasiyle Kitap, Sünnet ve tema´ olmak üzere geçen mertebelerden biriyle hükmü bilinen bir şeye kıyas yapılır. Yâni Kitap veya Sünnetlerden bir nassla hükmü beyan olunan veya ic-ma´la hükmü bilinen veyahut da sahabe kavline tabi´ olunan bir mes´ele-ye kıyas suretiyle hüküm verilir[6].

    Doğrusu, Şafiî´nin bu görüşü yerindedir. Çünkü Sünnet Kitabı be­yan edicidir. Şafiî, El-Um´de bunu şöyle açıklıyor: “İlim türlü tabakalara ayrılır:

    1- Kitap ve sahih olan Sünnettir.

    2- Sonra Kitapta ve Sün­nette bulunmayan hususlarda icma´dır.

    3- Hz. Peygamberin ashabın­dan bir kısmının kavlidir ki, içlerinden ona muhalif olan bulunduğunu bilmiyoruz.

    4- Ashabın ihtilâf üzere oldukları kavilleridir.

    5- Bu ta­bakalardan bâzısına yapılan kıyastır. Kitap ve Sünnette varken bu iki­sinden bagkasına asla gidilmez, ilim ancak yukarıdan alınır. [7]

    işte Şafiî´ye göre ilmin dereceleri böyledir. Biz de onun başladığıyla başlayalım ki, o da birinci derecede olan Kitab ve Sünnettir. Özel olarak Kİtabla başlayalım. [8]

    ——————————————————————————–

    [1] Haber-i hâssadan murad mütevâtlr olmayan haber-i vâhidlerdlr. Haber-i âmmeden maksat da mütevâtir olan haberlerdir. Buradaki Kıyasla anlagılan mak­sat, kıyas ve re´y yoluyla anlaşılması istenir, demektir.

    [2] Tevbe Sûresi: 122.

    [3] Tevbe Sûresi: 39.

    [4] Muhammed Ebu Zehra, İmam Şafii, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları:.171-173.

    [5] Muhammed Ebu Zehra, İmam Şafii, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 173.

    [6] Şafiî der -ki: îtim İki türlüdür: tttiba´ ve istinbat. îttiba´ Kitaba tabi´ ol­maktır. Kitapta yoksa Sünnete, Sünnette de yoksa muhalefet eden olduğumu bil­mediğimiz umum. selefin kavlidir. Onlarda da yoksa Kitâbullah´la kıyas yapılır; o da olmazsa Peygamber´in Sünnetine kıyas edilir. O da olmazsa umum selefin muhalifi bulunmayan kavline kıyas edilir. Ancak kıyas yoluyla hüküm caiz olur. Kıyas yap­ma salâhiyetini hâiz olanlar kıyas yapar da İhtilâfa düşerlerse her biri ictihadiyîe bulduğu kavli söyler, İçtihadının götürdüğünü bırakıp da başkasına uyamaz.

    Görüyoruz ki Şafiî burada sarahaten diyor ki: Hüküm önce Kitapta aranır, Ki­tapta yoksa Sünnette aranır. Kitapta mücmel ise, beyâna muhtaç İse Sünnete baş­vurulur. Kitâbü´l-Üm´de Kitapla Sünnetin bir derecede olduğunu söyler. Bu iki sö­zün arasını birleştirmek açıktır. Çünkü o müetehidin tabi´ olması gereken yolu be­yan ediyor, o da selefin yoludur. Eğer Kur´ân´da bulurlarsa onun ötesinde bir gey aramazlar. Kur´ân´da bulamazlarsa Peygamber´den rivayet olunan Sünnette arar­lar. Bunun böyle olması, Sünnetin mecmûunun Kur´ân rütbesinde olmasına münâfi değildir. Çünkü Sünnet Kur´ân´ı beyan eder, açıklar. Onun için Şâtıbî der ki: “Ki­tabın, beyan hususunda Sünnete ihtiyacından dolayı Sünnet Kitaba hâkim olur.”

    [7] El-Üm, c, VII, s. 246.

    [8] Muhammed Ebu Zehra, İmam Şafii, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 173-175.

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email
    admin

    Related Posts

    Giriş

    İmam Şafii, Hayatıi Yaşadığı Çağ

    Şafii’nin Tahsili ve İlminin Kaynakları

    Leave A Reply Cancel Reply

    • Son Eklenenler
    • Çok Okunanlar
    20 Mart 2017

    Bir Geleneği Olmak Mahmud Erol Kılıç

    4 Haziran 2016

    Ramazan Risalesi

    16 Mayıs 2016

    Tasavvuf Risalesi – Bediüzzaman

    20 Nisan 2016

    Bir Bilgi Kaynağı Olarak Tasavvufta Keşfin Değeri

    18 Nisan 2016

    Şer’i Delil Karşısında Keşf ve İlham İddiası Geçersizdir

    20 Mart 2017

    Bir Geleneği Olmak Mahmud Erol Kılıç

    7 Temmuz 2015

    Şeyh İzzeddin Hazretlerinin Vasiyetleri

    7 Temmuz 2015

    Şeyh İzzeddin Hazretlerinin Hayatı ve Yolunun Özellikleri

    7 Temmuz 2015

    Şeyh Alaaddin Hazretlerinin Dilinden Şeyh Ahmed Haznevi Hazretleri

    7 Temmuz 2015

    Şeyh Hazretin Sözlerinden Seçmeler

    • İslam Kültürü
    17 Kasım 2015

    Abid-Arif

    17 Kasım 2015

    Adak

    17 Kasım 2015

    Adet-i İlahiyye-İstidrac-Mucize

    17 Kasım 2015

    Ağlamak

    17 Kasım 2015

    Ahiret Yolculuğu

    • Haznevi Ekolü
    9 Temmuz 2015

    Allah İsmi Celili İle Zikretmek

    9 Temmuz 2015

    İnşirah Suresi ve Manevi Hayatımız

    9 Temmuz 2015

    Kuran-ı Kerim´de Zikir ve Tasavvuf Yolu

    9 Temmuz 2015

    Vesile Takva Cihad ve Tasavvuf

    8 Temmuz 2015

    Haznevi Mürşidlerine Genel Bir Bakış

    • Şeyh Muhammed Muta
    18 Şubat 2016

    Gerçek Muhabbet

    18 Şubat 2016

    Sünnetin Önemi ve İttiba

    17 Şubat 2016

    12 Rebiülevvel

    15 Şubat 2016

    Allah (c.c.) ve Rasulünü (sav.) Yüceltmenin Hakikatı

    15 Şubat 2016

    Müminlerin Hangisi Daha Akıllıdır ?

    Latest Reviews
    Etiket Bulutu
    abdest ahiret Allah bayram namazı cemaat cuma duası cuma namazı dua edep ehli sünnet ezan fitre gece namazı hac haram hatim hayrı istemek haznevi hilal imam iman irfan islam itikaf kuran musibet namaz niyaz orucun önemi oruç pişmanlık ramazan ramazana veda ramazan ayının büyüklüğü sadaka secde tasavvuf teravih tevbe teyemmüm tövbe umre yakarış yalvarış zekat
    Recent tabs widget still need to be configured! Add tabs, add a title, and select type for each tab in widgets area.
    © 2015 Haznevi.net

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.