Close Menu
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Son Yazılar
    • Bir Geleneği Olmak Mahmud Erol Kılıç
    • Ramazan Risalesi
    • Tasavvuf Risalesi – Bediüzzaman
    • Bir Bilgi Kaynağı Olarak Tasavvufta Keşfin Değeri
    • Şer’i Delil Karşısında Keşf ve İlham İddiası Geçersizdir
    • Keşif ve Keramet – Ali SÖZER
    • Tevessül ve İbni Teymiyye ‘ ye Dair
    • Tevessül Konusunda Doğru Tavır
    Facebook
    Haznevi.net
    • Ana Sayfa
    • Haznevi Ekolü
    • Şeyh Muhammed Haznevi
    • Şeyh Muhammed Muta
    • İSLAM
    • ENGLISH
    • İletişim
    Haznevi.net
    You are at:Home»İmam Ebu Hanife»Haricilerin Ayrıldıkları Kollar

    Haricilerin Ayrıldıkları Kollar

    0
    By admin on 22 Şubat 2016 İmam Ebu Hanife

    113- Ezarîka

    Bunlar Ezrak oğlu Nâfi´a uyanlardır. Nâfi, Arapların Rabîa kabilelerinden Benî Hanîfe´dendir. Hâricilerin en kuvvetli kabile­si bunlardır. Sayıca çok, kuvvetçe üstündür. Nâfi´nin kumandası altında, Emevîlerin kumandanları ile ve Abdullah b. Zübeyr ile 19 sene savaştılar. Bu Nâfi döğüş meydanında öldürülünce onun ye­rine Nâfi´ b. Abdullah geldi, sonra da Katarî başa geçti. Bunun za­manında kuvvetleri çöktü. Çünkü bu kültürsüz insanlar kan dök­mekle şöhret almışlardı. Müslümanlar onlardan nefret ediyordu. Aralarında da hiç ihtilâf eksik olmazdı. Bu sebeple her yerde boz­guna uğradılar. Katarî´den sonra hezimetleri devam etti. Nihayet dağılıp gittiler.

    Bunlar Hâricilerin yukarıda saydığımız prensiplerine kail ol­makla beraber, üstelik onlara şunları da ilâve ediyorlardı:

    a- Kendilerine muhalif olan bütün Müslümanlar, kendileri­nin görüşlerini kabul etmiyen Hâriciler, döğüşe katılmıyan Hâri­ciler hepsi müşriktirler.

    b- Muhaliflerin küçük çocukları da müşriktirler. Bu masum sabiler de Cehennemde ebedî kalacaklarmış!

    c- Muhaliflerin memleketi, harb hâlinde olan kâfirler mem­leketidir, çocuklarını öldürmek, kadınlarını esir etmek caizdir.

    ç- Zâni recm edilemez. Çünkü Kur´ân´da bu zikrolunmamıştır. Namuslu erkeklere şerefsizlik isnat eden kimseye had vurmak yoktur. Fakat namuslu kadınlara kazf eden, şerefsizlik isnadı ya­panlara had vurulur. Çünkü bu Kur´ân´da vardır.

    d- Peygamberlerden büyük, küçük her nev´i günah sadır olabilir.[1]

    114 – Necdât

    Bunlar da Necdet b. Uveymir´e tâbi olanlardır. Bu da aynı ka­biledendir. Bunlar döğüşe katılmıyan Hâricileri tekfirle çocukların öldürülmesinin helâl sayılması mes´delerinde Ezânka´ya mu­haliftirler. Fakat bunlar aralarında muahede olan ve zimmet ile bağlananların canını, malını helâl sayarlar. Zimmet ve ahid tanı-, mazlar. Bunlar Yemâmede bulunuyorlardı. Baştan Ebû Tâlut Hâ­rici ile beraberdiler. Sonra 66 H. senesinde Necdet´e bi´at ettiler. Bunlar işi birdenbire büyüttüler. Bahreyn, Umman, Hadremevt, Yemen, Tâif hep onların eline geçti. Sonra Necdet ile aralarında ihtilâf çıktı. Ona kin bağladılar. Meselâ: Necdet kendi oğlunu or­duyla göndermişti. Kadınları esir aldılar. Taksimden Önce gani­met malından yemişlerdi. Necdet bunları affedince kızdılar…

    Necdetten sonra yerine Ebû Fudeyk kaldı. Emevîlerden Ab-dulmelîk b. Mervan´m gönderdiği ordu bunları dağıttı. Reislerini öldürterek kellesini Hâlifeye gönderdi.

    115- Sufrîye Fırkası

    Bunlar Zeyyad b. Asfere tâbi olanlardır. Bunlar Ezânka´dan daha az mutaassıptırlar ve fakat diğer fırkalardan daha şiddetli davra,mrlar. Büyük günah işleyeni kâfir sayma hususunda Ezân-kîlerin fikrine katılmazlar, onu kâfir saymazlar. Hakkında hadd-ı şer´î tâyin edilmiş olan günahları işleyenleri tekfir etmezler. Onlar Kur´ân´da Allah´ın verdiği isimle söylenir. Zina yapana zâni, çalana hırsız denir…

    Sufriye´den olan Ebû Bilâl Merdâs, zabit ve sofî bir adamdı. Yezid b. Muâviye zamanında Basra´da Hükümete karşı çıktı. Fa­kat halka dokunmazdı. Eline geçirdiği Hükümet malından ihtiya­cı kadar alırdı. Savaş ve döğüş yapmak istemezdi. Abdullah b. Zi-yâd bir ordu göndererek onun işini bitirdi. Sonra bu fırka Ebû Bi-lâl´in yerine Imrân b. Hattân´ı imam seçtiler. O da şair bir adamdı.

    116- Acaride

    Bunlar Abdulkerim b. Açred nammdaki şahsa uydular. Bunlar görüş itibariyle Necdet fırkasına yakındırlar. Lüzumunda savaşa katıîmıyanlar diyanetle maruf iseler mazur görülürler. Hicreti farz değil, bir fazilet sayarlar. Ker dilerine muhalif olan kimse öldürül­medikçe malı ganimet malı sayılmaz.

    Bunlar da aralarında muhtelif fırkalara bölünmüşlerdir.

    Muhaliflerin çocukları mes´elelerinde görüşleri ayrı ayrıdır. En cüz´i bir mes´elede ihtilâfa düşerler ve bu yüzden umumî kaide­ler kurmağa kalkışırlar, ihtilâf ederler. Başka başka fırkalara ay­rılırlardı. En önemsiz mes´elelerî bu işe karıştırmaktan çekinmezlerdi. Meselâ Şuayb isminde birisinin Meymûn adında bir kişiye borcu vardı. Meymun borcunu isteyince:

    İnşâallah, Allah dilerse borcumu veririm, dedi. Meymûn:

    Allah şimdi ödemeni diledi, dedi…

    Kğer Allah şimdi ödememi dileseydi, onü vermemek benim

    elimden gelmezdi.

    Allah borcunu ödemeni emrediyor, Allah emrettiği her şe­yi dilemiş demektir. Dilemediği bir şeyi emretmez.

    îşte bu borç münakaşası yüzünden bunlar münakaşayı ya­panların adlarına göre: Meymûniye ve Şuaybiye kollarına ayrıldı. Reisleri olan Abdulkerim´e bunu yazarak sordular. O da şu cevabı verdi:

    «Allah´ın dilediği olur, dilemediği olmaz, deriz. Ve Allah´a bir kötü şey isnad etmeyiz.»

    Bu cevabı alınca her biri kendi görüşünü te´yid ettiğini iddia etti. Niza yine hallolmadı.

    Rivayet olunduğuna göre bunlardan Salebe isminde birisinin bir kızı vardı. Onu birisi istedi. Acâride fırkasının şartlarına göre bulûğa ermiyen küçük çocuklar Müslüman sayılmaz, bulûğa erin­ce kendilerine îslâm teklif olunurdu. Anasından kızın bulûğa erip ermediği, yâni Müslümanlığı kabul edip etmediği soruldu. Anası buna alındı ve bulûğa ersin ermesin* benim kızım velayet itibariy­le yâni Müslüman kızı olması bakımından Müslümandir, dedi. Bu mes´ele de Abdulkerime arzolundu. O bunu kabul etmedi: Sa´lebe de: «O Müslüman kızıdır» dedi. Böylece Saâlibe namıyle yeni bir fırka türedi.

    117- Îbazîyye

    Abdullah b. îbâde (Ibaza) tâbi olanlara bu nam verilir. Bun­lar Hâricilerin en mutedilleri ve Ehl-i Sünnete en yakın olanları­dır. Bunlar aşın derecede ileri gidip haddi tecavüz etmezler. Baş­lıca inançları şunlardır:

    1- Kendilerine muhalif olan Müslümanlar müşrik sayılmaz-larsa da Mü´min de sayılmazlar. Onlara.kâfir adını veriyorlar. Ve bunu Küfrân-ı nimet nankörlük nimeti inkâr mânâsına yoruyorlar.

    2- Muhaliflerinin kanı haramdır. Onların ülkesi de dâr-ı tev-hîddir.

    3- Harbde ganimet olarak ancak at ve silâh gibi harbe yarar şeyler helâldir. Altın ve gümüşü sahiplerine verirler.

    4- Muhaliflerinin şahitliğini kabul ederler. Nikâh ve miras­larını tanırlar.

    Görülüyor ki, bunlar oldukça mutedil bir görüş sahibidirler. Muhaliflerine karşı insaflı hareket ederler. Bu sebepledir ki, bugü­ne kadar devam etmişlerdir, islâm âleminin bâzı yerlerinde bun­lara tesadüf olunmaktadır.

    118- Müslümanlıktan Harîç Sayılanlar

    Hâricilerden bir kısmı Müslümanlardan sayılmazlar. Bunlar dîni anlayışta çok aşırı ve şiddetli hareket etmişler ve dalâlete düş­müşlerdir. Bu dalâletleri yüzünden hem kendilerini ve hem de Müs­lümanları yormuşlar, boşuboşuna uğraştırmışlardır. îmânında sadık olan Müslümanlar yine de onların küfrüne hüküm vermemiş­ler, onları dalâlette saymakla yetinmişlerdi. Hz. AH arkadaşlarına: «Hâricileri öldürmeyin, zira hakkı arayıp da yanılan kimse, bâtılı arayıp da bulan kimse gibi değildir.» Tavsiyesinde bulunmuştur. Hz. Ali onları, hakkı isteyen ve fakat yolunu şaşırıp bulamayan kimseler olarak hesap ediyordu. Emevîleri ise, bâtıl peşinde ko­şanlar ve ona kavuşanlar olarak vasıflandı nyordu. Lâkin Hârici­lerin içinde öyleleri vardı ki, Allah´ın kitabında bulunmıyan şeyle­re kail oluyorlar hattâ Allah´ın kitabına uymıyan, karşı olan hü­kümler veriyorlardı. Abdulkâhir Bağdadî (El-Fark Beynel Firak) kitabında Hâricilerden iki fırkayı islâm camiasından dışarı say­maktadır ki, onlar da şunlardır:

    1- Yezidiyye : Yezid b. Üneyse´ye tâbi olanlardır. Bu evvelâ İbâdiyedendi. Sonra onlardan ayrıldı. Allah´u Teâlâ Acem´den, Arap´lardan başkasından bir peygamber gönderecek, gökten ona bir kitap indirecek, onunla Şeriat-ı Muhammediye´yi kaldıracak dedi. Yukarıda buna işaret etmiştik.

    2- Meymûniyye: Bunlar Meymûn Acredi´ye tâbi olanlardır. Yukarıda geçtiği üzere borç Ödeme mes´eksindeki ihtilâftan dola­yı ayrılmışlardı. Bunlar evlâtlarının kızlariyle evlenmediği, erkek ve kız kardeşlerinin evlâtlarının kızlariyle evlenmeği mubah sa­raylar. Buna sebep olarak da : Kur´ân´da bunların muharremât, nikâhı haram olan kadınlar arasında zikredilmemiş olmalarını gösterirler. Yusuf Sûresinin Kur´ân´dan olduğunu kabul etmezler» bu bir aşk hikâyesidir, Kur´ân´dan olması yakışık almaz derler. Kötü itikatlarından dolayı Allah onları rezil ve rüsvây etti.

    ——————————————————————————–

    [1] Şehristânî, El-Milel ve´1-Nihal.

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email
    admin

    Related Posts

    Önsöz

    Giriş

    Ebu Hanife’nin Hayatı

    Leave A Reply Cancel Reply

    • Son Eklenenler
    • Çok Okunanlar
    20 Mart 2017

    Bir Geleneği Olmak Mahmud Erol Kılıç

    4 Haziran 2016

    Ramazan Risalesi

    16 Mayıs 2016

    Tasavvuf Risalesi – Bediüzzaman

    20 Nisan 2016

    Bir Bilgi Kaynağı Olarak Tasavvufta Keşfin Değeri

    18 Nisan 2016

    Şer’i Delil Karşısında Keşf ve İlham İddiası Geçersizdir

    20 Mart 2017

    Bir Geleneği Olmak Mahmud Erol Kılıç

    7 Temmuz 2015

    Şeyh İzzeddin Hazretlerinin Vasiyetleri

    7 Temmuz 2015

    Şeyh İzzeddin Hazretlerinin Hayatı ve Yolunun Özellikleri

    7 Temmuz 2015

    Şeyh Alaaddin Hazretlerinin Dilinden Şeyh Ahmed Haznevi Hazretleri

    7 Temmuz 2015

    Şeyh Hazretin Sözlerinden Seçmeler

    • İslam Kültürü
    17 Kasım 2015

    Abid-Arif

    17 Kasım 2015

    Adak

    17 Kasım 2015

    Adet-i İlahiyye-İstidrac-Mucize

    17 Kasım 2015

    Ağlamak

    17 Kasım 2015

    Ahiret Yolculuğu

    • Haznevi Ekolü
    9 Temmuz 2015

    Allah İsmi Celili İle Zikretmek

    9 Temmuz 2015

    İnşirah Suresi ve Manevi Hayatımız

    9 Temmuz 2015

    Kuran-ı Kerim´de Zikir ve Tasavvuf Yolu

    9 Temmuz 2015

    Vesile Takva Cihad ve Tasavvuf

    8 Temmuz 2015

    Haznevi Mürşidlerine Genel Bir Bakış

    • Şeyh Muhammed Muta
    18 Şubat 2016

    Gerçek Muhabbet

    18 Şubat 2016

    Sünnetin Önemi ve İttiba

    17 Şubat 2016

    12 Rebiülevvel

    15 Şubat 2016

    Allah (c.c.) ve Rasulünü (sav.) Yüceltmenin Hakikatı

    15 Şubat 2016

    Müminlerin Hangisi Daha Akıllıdır ?

    Latest Reviews
    Etiket Bulutu
    abdest ahiret Allah bayram namazı cemaat cuma duası cuma namazı dua edep ehli sünnet ezan fitre gece namazı hac haram hatim hayrı istemek haznevi hilal imam iman irfan islam itikaf kuran musibet namaz niyaz orucun önemi oruç pişmanlık ramazan ramazana veda ramazan ayının büyüklüğü sadaka secde tasavvuf teravih tevbe teyemmüm tövbe umre yakarış yalvarış zekat
    Recent tabs widget still need to be configured! Add tabs, add a title, and select type for each tab in widgets area.
    © 2015 Haznevi.net

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.