Close Menu
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Son Yazılar
    • Bir Geleneği Olmak Mahmud Erol Kılıç
    • Ramazan Risalesi
    • Tasavvuf Risalesi – Bediüzzaman
    • Bir Bilgi Kaynağı Olarak Tasavvufta Keşfin Değeri
    • Şer’i Delil Karşısında Keşf ve İlham İddiası Geçersizdir
    • Keşif ve Keramet – Ali SÖZER
    • Tevessül ve İbni Teymiyye ‘ ye Dair
    • Tevessül Konusunda Doğru Tavır
    Facebook
    Haznevi.net
    • Ana Sayfa
    • Haznevi Ekolü
    • Şeyh Muhammed Haznevi
    • Şeyh Muhammed Muta
    • İSLAM
    • ENGLISH
    • İletişim
    Haznevi.net
    You are at:Home»Son Peygamber»Aba

    Aba

    0
    By admin on 4 Kasım 2015 Son Peygamber

    Görülüyor ki, Kureyşliler Kabe-i Muazzama´ya büyük özen göstermekteydiler. Onu yüceltir ve üstün tutarlardı. Çünkü ken­di şeref ve üstünlüklerini Kabe vasıtasıyla elde etmişlerdi. Onu korumak ve bakımını yapmak hususunda titizlik gösterirlerdi. Bu hususta ileri giderek, ibrahim peygamberin yapmış olduğu hac menasikine aykırı davranışlarda bulunmuşlardı. Kabe´ye lü­zumundan fazla tazimde bulunmuşlardı. Ona olan bağlılıklarının ifrat derecesine varmasından ötürü Arafat gecesinde dahi Ka­be´nin yanıbaşından ayrılmamaya karar vermişlerdi. Kabe´yi ta­vaf ederken “Hims” denilen bir aba giyerlerdi.

    “Biz Harem´in çocuklarıyız, Allah´ın bey tinin yanıbaşında ika­met edenleriz. ” derler ve Kabe´yi bırakıp Arafat´a gitmez, orada vakfe yapmazlardı. Halbuki Arafat´ta vakfe yapmanın, ibrahim peygamberin şiarlarından biri olduğunu biliyorlardı. Ibn Kesir onların böyle yapmalarına gerekçe olarak şu hususları anlatmak­tadır:[1]

    “Onlar icad etmiş oldukları yoz bidatların dışına çıkmazlardı ihramda iken sütten yağ ve çökelek çıkarmaz, içyağı kullanmaz­lardı. Kıldan dokunmuş çadırların altında gölgelenirlerdi. Ih ramda oldukları müddetçe hacılarla umrecilerin, sadece Kureyş-liler´in hazırladıkları yemekleri yemelerini zorunlu kılarlardı. Yine hacılarla umrecilerin, ancak Kureyşliler´in hazırladıkları giysiler ve abalar içinde tavaf etmelerini mecburi hale getirmişler­di. Kabe´yi tavaf edecek olan bir şahıs, -kadın olsa dahi- Kureyşli-ler´le Kinane ve Huzan kabilelerine mensup kimselerin hazırla­mış oldukları tavaf giysisini bulamadığı takdirde çıplak vaziyette tavaf etmek mecburiyetinde kalırdı. Bu durumda kalan bir kadın, elini kendi tenasül organının üzerine kapatarak Kabe´yi tavaf eder ve tavaf esnasında şöyle derdi: “Bugün, tenasül organımın bir kısmı ya da tamamı göründü. Fakat bundan sonra görünmesi­ne müsaade etmeyeceğim.” Bir kimse Kureyşliler´le Kinane ve Hu-zaalılar´ın hazırlamış olduğu tavaf giysisisini bulduğu halde onı giymeyip kendi elbisesi ile Kabe´yi tavaf ettiği takdirde, tavaf son­rasında o elbisesini çıkarıp atması, ondan artık hiç yararlanma­ması gerekirdi. O elbiseden ne kendisi ne de başkaları faydalanamaz ve dokunamazdı. Araplar, o elbiseye “laky (atılmış)” adını ve­rirlerdik

    Kureyşliler´in Kabe-i Muazzama´ya karşı gösterdikleri taas­suptan bazı örnekleri sunmuş olduk. Onlar, hac ibadetini Kabe-i Muazzama´yı ziyaret etmekten ibaret saymışlardı ki, bu da onla­rın Kabe´ye karşı taassuplarından başka bir şey değildi. Öyle ki, İbrahim peygamberin hac konusundaki prensiplerim unutmuş­lardı. İbrahim peygamberin şeriatine göre Hac ibadetinin eda edilmiş olması için Arafat´ta vakfe yapmanın yanı sıra, Kabe´yi ta­vaf etmekde gerekirdi. Haccm rükünlerinden biri olan tavafın sı­nırlı bir vakti yoktur. Sene içinde herhangi bir zamanda tavaf edi­lebilirdi.

    Nübüvvet görevini almadan önce Abdullah oğlu Muhammed (s.a.v.)´in, Kureyşliler´in gelenek ve davranışlarını taklit etmeyi­şi, aksine vakfe yapmış olması, peygamberliğin gerçekliğini des­tekleyen olağanüstü hallerdendir. Şüphesiz ki onun Kureyşliler´e uymayarak İbrahim peygamberin dinine göre hac ibadetini eda etmiş olması, yüce Allah´ın kendisine bağışladığı Rabbani bir hu­sus ve ilahi bir ilhamdı. Cahiliyet yaşantısını sürdüren Arapların yolundan yürümemiş, aksine yapılması gerektiği şekilde Kabe-i Muazzama´yı tavaf etmiştir.

    Kureyşliler´in ticari faaliyetlerinin iki noktada göze çarptığı anlaşılmaktadır:

    1- Hacılar, sadece Kureyşliler´in hazırlamış oldukları yiyecek­leri yiyebilirlerdi. Bu da Kureyş´in ticaretini desteklemek içindi. Tavaf giysilerinde de durum aynıydı.

    2- Mekke´ye komşu bulunan beldelerde ticari panayırlar kurul­mazdı. Sadece Mekke´de kurulurdu. Şüphesiz bu hususta da bir çok aşırılıklar vardı. Normal olmayan taklit ve gelenekler vardı. Çünkü kabilelerden bazıları tavafa özgü giysiyi bulamadıkları takdirde Kabe´yi -kadın da olsalar- çıplak vaziyette tavaf ederler­di. Hatta kadınlardan bazıları, mahrem yerlerini elleriyle kapa­tır, öylece Kabe´yi tavaf ederlerdi. Onlar, bu hükümlere mecburen tabi olduklarını düşünürlerdi. Halbuki İslamiyet bunu kesinlikle reddetmiş ve konuyla ilgili olarak yüce Rabbimiz şöyle buyurmuş­tur:

    “Onlar bir kötülük yaptıkları zaman: “Babalarımızı bu yolda bulduk, Allah da bize böyle emretti.” derler.

    “Allah kötülüğü emretmez, de. Allah´a karşı bilmediğiniz şey­leri mi söylüyorsunuz ”

    De ki: “Rabbim bana adaleti emretti. Her mescidde yüzlerinizi ona doğru tutun ve dini yalnız kendisine has kılarak O´na yalva-rın. ilkin sizi yarattığı gibi yine ona döneceksiniz.”

    (O) bir topluluğu doğru yola iletti, bir topluluğa da sapıklık müstahak oldu. Çünkü onlar, şeytanları Allah´tan başka dostlar tuttular ve kendilerinin de doğru yolda olduklarını sanıyorlar.

    Ey Ademoğulları her mescid(e gidişinizjde süs(lü, güzel elbise­lerinizi (üzerinize) alın;yeyin için, fakat israf etmeyin; çünkü O, israf edenleri sevmez.

    De ki: “Allah´ın kulları için çıkardığı süsü ve güzel rızıkları kim haram etti ” De ki: “O, dünya hayatında inananlarındır. Kı­yamet günü de yalnız onlarındır.” işte biz, bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.

    “De ki: “Rabbim, ancak kötülükleri, gerek açığını gerek gizlisi­ni, günahı ve haksız yere saldırmayı; hakkında hiçbir delil indir­mediği bir şeyi Allah´a ortak koşmayı ve Allah hakkında bilmedi­ğiniz şeyler söylemenizi haram etmiştir .” (Araf: 28-33).

    Cebrail (a.s.)´m inmesinden sonra Muhammed (s.a.v.) cahiliyet pisliklerinden nefret edip kaçardı. Müşrikler, bu yaptıklarını Ce-, nab-ı Allah´ın emretmiş olduğunu iddia etseler de bu pisliklerden uzak dururdu. O, puta asla secde etmemiş, fuhşiyat ve levhiyat ir-tikab etmemiştir. Cahiliyet devri gençlerinin içine düştüğü ba­taklıklara düşmemiş, asla içki içmemiş ve kesinlikle kumar oyna­mamıştır. Kureyşliler´in içine düştükleri rezaletlere karşı, hakka inanan bir kimsenin vakarı ile protestoda bulunmuştur. Risaletle görevlendirilişi konusuna girmeden önce şunu belirtelim ki; 35 yaşına varmış bulunan Resulullah efendimizin peygamberlikle görevlendirilmesinin zamanı yaklaşmıştı. Alemlere rahmet ola­rak gönderileceği kırk yaşına merdiven dayamak üzereydi. Onun kutsal risalet vazifesini kendisine tevdi edilmesini anlatmadan önce iki hususa işaret etmek istiyorum:

    1- Resulullah efendimizde peygamberlik Özellikleri olgunlaş­mıştı. Dolaysıyla mükemmel ahlakını açıklamamız kaçınılmaz­dır.

    O, bütün insanlık için bir ahlak örneğiydi. Allah tarafından gönderilen bir resul olmadan önce de o, ahlak bakımından melek­leri andırmaktaydı. Onu meleklerden ayıran yegane Özelliği, ira­de sahibi oluşuydu, insani bakımdan mükemmel bir beden ve ya­şantıya sahipti. Noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah onu, ümmiler arasında ümmi olarak doğan seçkin bir peygamber ol­ması için mükemmel bir şekilde terbiye etmişti.

    2- Risaletle görevlendirilmesinden önce de ibadetle iştigal eder ve derinden derine düşünürdü, “Allah, peygamberliğini nereye (ve kime) bırakacağını daha iyi bilir.” (Enam: 124).

    ——————————————————————————–

    [1] İbn Kesir, el-Bidaye Ve´n-Nihaye, c. 3, s. 305.

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email
    admin

    Related Posts

    Resulullah´a (s.a.v.) Hitap

    Fikri İstikrarsızlık

    Mecusilik

    Leave A Reply Cancel Reply

    • Son Eklenenler
    • Çok Okunanlar
    20 Mart 2017

    Bir Geleneği Olmak Mahmud Erol Kılıç

    4 Haziran 2016

    Ramazan Risalesi

    16 Mayıs 2016

    Tasavvuf Risalesi – Bediüzzaman

    20 Nisan 2016

    Bir Bilgi Kaynağı Olarak Tasavvufta Keşfin Değeri

    18 Nisan 2016

    Şer’i Delil Karşısında Keşf ve İlham İddiası Geçersizdir

    20 Mart 2017

    Bir Geleneği Olmak Mahmud Erol Kılıç

    7 Temmuz 2015

    Şeyh İzzeddin Hazretlerinin Vasiyetleri

    7 Temmuz 2015

    Şeyh İzzeddin Hazretlerinin Hayatı ve Yolunun Özellikleri

    7 Temmuz 2015

    Şeyh Alaaddin Hazretlerinin Dilinden Şeyh Ahmed Haznevi Hazretleri

    7 Temmuz 2015

    Şeyh Hazretin Sözlerinden Seçmeler

    • İslam Kültürü
    17 Kasım 2015

    Abid-Arif

    17 Kasım 2015

    Adak

    17 Kasım 2015

    Adet-i İlahiyye-İstidrac-Mucize

    17 Kasım 2015

    Ağlamak

    17 Kasım 2015

    Ahiret Yolculuğu

    • Haznevi Ekolü
    9 Temmuz 2015

    Allah İsmi Celili İle Zikretmek

    9 Temmuz 2015

    İnşirah Suresi ve Manevi Hayatımız

    9 Temmuz 2015

    Kuran-ı Kerim´de Zikir ve Tasavvuf Yolu

    9 Temmuz 2015

    Vesile Takva Cihad ve Tasavvuf

    8 Temmuz 2015

    Haznevi Mürşidlerine Genel Bir Bakış

    • Şeyh Muhammed Muta
    18 Şubat 2016

    Gerçek Muhabbet

    18 Şubat 2016

    Sünnetin Önemi ve İttiba

    17 Şubat 2016

    12 Rebiülevvel

    15 Şubat 2016

    Allah (c.c.) ve Rasulünü (sav.) Yüceltmenin Hakikatı

    15 Şubat 2016

    Müminlerin Hangisi Daha Akıllıdır ?

    Latest Reviews
    Etiket Bulutu
    abdest ahiret Allah bayram namazı cemaat cuma duası cuma namazı dua edep ehli sünnet ezan fitre gece namazı hac haram hatim hayrı istemek haznevi hilal imam iman irfan islam itikaf kuran musibet namaz niyaz orucun önemi oruç pişmanlık ramazan ramazana veda ramazan ayının büyüklüğü sadaka secde tasavvuf teravih tevbe teyemmüm tövbe umre yakarış yalvarış zekat
    Recent tabs widget still need to be configured! Add tabs, add a title, and select type for each tab in widgets area.
    © 2015 Haznevi.net

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.